KARANTİNADA MIYIM NERDEYİM ?

Karantina günlerinin şaşkınlığı içindeyiz. Sürekli yeni dış alan ve gereksinimler keşfeden beynimiz,  hiç alışmadığıyla karşılaştı bu sefer…

Bizler üretim, tüketim, rekabet, hızlı iş gücü üretimi sarmalında dönüp dururuz.Kapitalist düzen gereği sermaye ,onun ihtiyaçları ve iş gücü en önemlisidir. Bu yaşananlar ise  üretim araçlarını elinde bulunduran grupların savaşı… Bunlar, piyasa şartlarının devlet kurumlarıyla kendi lehlerine işletilmesini isterler. Aralarında rekabet de vardır. Devletin tüm mekanizmaları bu para akışını kolaylaştırmak ve kesmemek adına düzenlenmelidir.Onların fikrinde devletler, bu işe yararlar. Şimdiyse sermaye savaşları ve sermayenin el değiştirmesi süreci daha da acımasız bir formülle istediğini yapıyor. Kimi ülkeler içindeki fabrikası, esnafı, tedarikçisi  ya  da düz vatandaşıyla batıyor, kimileri ise yönettikleri, yaşanan krizle kasalarını doldurma garantisi olan şirketleriyle rahatlığı yaşıyor. Dünya küresel boyutta yönetilmeye çalışılıyor .

 

İnsana dönersek eğer, değişik deneyimleri yaşadığımızı iliklerimize kadar hissediyoruz . İşler hep devam eder zannederdik, zamanı , parayı ve sağlığımızı hiçe sayardık .Kapitalist düzenin sadık neferleriydik, üretir ,ürettiğine ihtiyaç hissettirilir, tüketir, bundan da mutlu olurduk. Şimdiyse oluşturulan aşı ve ilaç gereksinimine tüm kaynaklarımızı akıtmaya hazırız. Piyasaların gücüyle üretilen ihtiyaçlara, işaret edilen  tek kaynaktan şifa bulma fikriyle, yalvaran hislerle bakıyoruz. Hani güçlüydük?..

Tarih, her çağın bir sonrakine bıraktığı eşsiz bir hazinedir. Şu günlerde gelecek kuşaklara anlatılacak  çok bilgi biriktiriyoruz.Nasıl da kalabalık içinde -bu sefer tercihen değil zorla- yanlızlığı seçmek zorunda olduğumuzu ,keşfedemediğimiz ya da müdahale edemediğimiz bir şeyin kefaretini zorla ödediğimizi, aslında her birimizin nasıl olup da zincirin birer halkası olduğumuzu anlatacağız bizden sonra gelenlere. Gözümüzü kulağımızı dört açalım şu günlerde, hep birlikte bilincimize arta kalacakları , aktaracaklarımızı , kısaca  kendi  tarihlerimizi yazıyoruz. 

 

 

Bunları düşünürken akla insan yönümüzü nerde, hangi zaman dilimimizde bıraktık diye geliyor. Matthew Arnold der ki ‘bizler, gücünü fazla ciddiye alan, devamlı eylemde bulunan ve tepki veren, yaşamın değerinin ancak ısrar etmediğimizde, zorlama  gerektirmediğinde, arkadan itmeyle veya önden çekmeyle değil, sadece birlikte olmayla ortaya çıkacağının farkında olmayan bağımsız insanlarız’ …Hayatı anlık yaşantıların bir bütünü olarak severiz ,irade ve seçimlerimizle onu yaratır, şekillendirir, enerji verir  ve daha da yaşanılır kılarız, severiz. Bu sevgiyle onun bizi değiştirmesine ve eğitmesine de izin veririz. Günlük pratiğimiz bu yöndedir. Ama yaşanılan şu günlerde, irade hakkımız pek olmadan, zorunlu seçimlerle yaşıyoruz.Dış dünyadan sadece tedarik zorunluluğunu sağlayarak kopuyoruz,kendimize , çok yakın çevremize , bizleri insan yapan  aslolan hislerimize dönüyoruz. 

 

Bir ötekini rahat anlayabiliyoruz, onun ihtiyaç ve gereksinimlerinden dolayı ona şefkat duyabiliyoruz. Sevgiyi hatırlıyoruz. Aslında  birolmanın ne kadar önemli ve doyurucu bir his olmuş olduğunu kavrıyoruz. Aşka da zaman buluyoruz, çünkü yalnızlığımızı ve birey olduğumuz fikrini yenmeyi istiyoruz. Aşk ve sevgi sayesinde, kişisel önem duygumuz istediği tatmini buluyor, insani sonluluğumuzun beklenilir bir gerçek olduğu fikrini yeniyoruz.

Bir kadın  doğum uzmanı olarak cinsel hayatlarınızın da daha yeni bir enerjiye kavuşacağını düşünüyorum. Çünkü olduğumuzdan daha fazlası olduğumuz  hissini yaşantılatan şeydir aşk ve üreme hissi… Ama mekanikleşen ve gerginlik atma niyetiyle yaşanan  cinsel davranışlardan bahsetmiyorum,  kendilik fikrinden çıkarak dokunma , temas, birleşmeyle evrensel doğayla bir olduğumuz hissini yaratan , ayrı ve yalnız olmadığımıza inandıran  ve  şu anda ihtiyacımız olandan bahsediyorum.

Unutmayın , doğada bir kutupluluk hali vardır, bu kutupluluk hali neredeyse  canlılaştırılır. Gün geceye döner, gece günün ilk ışıklarıyla son bulur, kalp kasılır ve gevşer, nefes alınır ve sonra göğsünüz  iner. Bu döngü hayatımızda dans edercesine salınır gider…Yani bu günler de geçer, geçer gider.

 

 Hadi sert başladık, sert bitireyim yazıyı; bu kapitalist düzende de bize ancak sevişmek düşer.

Saygılarımla…

 

Yeni yorum ekle

CAPTCHA
Lütfen Güvenlik sorusunu cevaplayınız.
 
%100 GİZLİLİK
GİZLİLİK BİLDİRİMİ
 
Antalya kliniğimize başvurma sebebiniz ve kişisel bilgileriniz yasal haklarınız kapsamında (T.C. Sağlık Bakanlığı Hasta Hakları Yönetmeliği R.G. 01.08.1998, 23420) tamamen gizli tutulacaktır.
Başka şahıslara kişisel bilgileriniz, hastalığınız ve tedaviniz hakkında bilgi verilmez.